O eski ev, tavanın arkasındaki gölgeyi yavaşça içine çekiyor, her şeyin yavaşça yerinden oynadığı bir dünyada. Genç kız, orada yaşayan bir yabancı gibi, her odanın içinde kaybolmuş ama bir şekilde hala var olmayı başaran bir yankıdır. Her odanın arka planında, eski bir şarkının melodisi duyulur. Bu şarkı, zamanla yıkılmaya terkedilmiş duvarların, kaybolan hayatların bir yansımasıdır. Ancak şimdiki zamanın kargaşasında bu melodiyi işitmek giderek zorlaşır. Her eşyayı terk etmek zorunda kalırken, geçmişin serenatları birer birer terk edilir, yalnızca kırık kalıntılar ve sessiz anlar kalır.

1940'ların sonuna doğru, Amerika’da Martha Beck ile Raymond Fernandez isimleri, “Yalnız Kalpler Katilleri” olarak korkuyla anılmaya başlandı. Onların en etkili silahı ise şaşırtıcı derecede basitti: Gazete ilanları aracılığıyla kurbanlarına ulaşıyorlardı. Bu ilanlara cevap veren yalnız ve umutsuz kadınlara, Raymond çekici bir Latin sevgili kılığıyla yaklaşırdı. Bu şekilde kandırılan kadınlar, önce duygusal olarak manipüle edilir, ardından acımasızca dolandırılır ve çoğu zaman öldürülürdü.

18 yaşındaki Noah, bir süre önce varlıklı İngiliz iş adamı William'a âşık olan annesiyle birlikte Amerika'dan Londra'ya taşınır. Noah, William'ın serseri oğlu Nick'le tanışır ve çok geçmeden onunla arasında kaçınılmaz bir çekim olduğunu fark eder. Noah yazı yeni hayatına uyum sağlamaya çalışarak geçirirken trajik geçmişi ilk kez âşık olduğu günlerde peşini bırakmayacaktır.

Aile reisi Justin Kemp, önemli bir cinayet davasında jüri üyesi olarak görev yaparken derin bir ahlaki ikilemle karşı karşıya kalır. Olayların derinliklerine indikçe, bu ikilem giderek büyür ve onu daha da zor bir duruma sokar. Davada sunulan deliller ve tanık ifadeleri arasında bocalarken, içgüdüleri ile vicdanı arasında kalmış bir şekilde mücadele eder. Justin, verdiği kararların yanlış bir kişiyi mahkum etme ya da gerçek suçluyu serbest bırakma riskini taşıdığını anlamalıdır. Her geçen gün içinde onu kemiren bu durum, adaletin sağlanmasına dair inancını sorgulamasına neden olur. Film süresince Justin, kendi değerlerini ve ahlaki inanışlarını sorgularken, adalet sistemi içindeki çelişkilere de dikkati çeker. İzleyicilere adalet kavramının ne denli karmaşık olabileceğini düşündüren bu hikaye, doğru ile yanlış arasındaki ince çizgide yürümek zorunda kalan bir adamın içsel mücadelesini etkileyici bir biçimde sunar. Seyirciler, Justin’in bu yolculuğu sayesinde adaletin ne kadar derin ve tartışmalı bir konu olduğunu sorgulama şansı buluyor.

Gösterişli bir sosyete düğünü beklenmedik bir şekilde şiddetli bir darbeye yol açan bir sınıf mücadelesine dönüşür.

Almut, yakın zamanda boşanmış olan Tobias'la tesadüfen karşılaşmasıyla hayatının sonsuza kadar değiştiğini fark eder. Ancak birbirlerine aşık olduktan, bir ev inşa ettikten ve bir aile kurduktan sonra zor bir gerçek ortaya çıkar. FullHDFilmizleseneBOX keyifli seyirler diler

Kuzey Carolina'nın Appalachian Dağları'nda geçen filmde, on sekiz yaşındaki Jacob McNeely, metamfetamin kaçakçısı babasını yatıştırmak ve sevdiği kızla birlikte dağları sonsuza dek terk etmek arasında kalmıştır.

The Outrun, on yıldan fazla bir süre sonra İskoçya'daki vahşi Orkney adalarına dönen ve uyuşturucu tedavisinden çıkan bir kadının hikayesini anlatıyor. Kadın, büyüdüğü muazzam manzarayla tekrardan bağlantı kurarken, çocukluğundaki anılar, onu iyileşmeye yönlendiren daha yakın tarihlerdeki olaylarla iç içe geçer...

Aile, babalarının geriye doğru kaybolan hafızasında, her geçen gün biraz daha kayboluyor. Bir zamanlar neşeli, güçlü ve bilge olan adam, şimdi bir yabancı gibi davranıyor. Eşi, oğulları ve kızları, yaşlı adamın geçmişteki halini hatırlayarak ona yaklaşmaya çalışıyorlar, ama her geçen gün, ona ulaşmak giderek zorlaşıyor. Demans, sadece babalarını değil, aynı zamanda aile içindeki ilişkileri de zedeliyor. Karısı, onu hala seviyor ama günden güne ona dokunmanın, sevginin bir anlamı kalmadığını hissediyor. Çocuklar, babalarının bilinçaltındaki kayıp benliğini bulmaya çalışırken, bir yanda da geçmişe dair anıları yeniden yazmaya çalışıyorlar.

Bir ıslahevinde görev yapan idealist öğretmen, öz babasına yeniden kavuşma umuduyla, toplumdan dışlanmış bir grup genci Japonya’daki uluslararası kardan heykel yarışmasına katılmaları için ikna eder. Sorunlu çocuklardan biri olan Jab, yarışma takımı kaptanı olarak seçildiğinde, kendini karizmatik ve zeki öğretmen Kru Chom’un sıkı gözetimi altında bulur. Kar görmemiş bir ülkeden geliyor olmalarına rağmen bu çocuklardan, dünya çapındaki bu yarışmada başarı elde etmeleri beklenir. Bu hedef, başlangıçta imkânsız gibi görünür. Ekip içindeki çatışmalarla, dışlanmayla ve yoğun antrenmanlarla başa çıkmaları gerekir. Çoğunun ailesinden beklediği desteği bulamayan bu gençler, sorunlarının temelinde aile problemleri olduğunu keşfeder. Ancak bu mücadele, onlara ait olduklarını, inanan insanların hâlâ var olduğunu ve belki de en önemlisi, yeniden kendilerine güvenmeyi öğrenebileceklerini gösteren son bir şans olabilir.

Genç Maja, 17 yaşında, kendi isteği dışında balıkçı Janne ile evlenerek Stormskäret’in yalnız topraklarına taşınır. Bu ıssız yerde, yalnızca onların evi bulunmaktadır. Janne denize açıldığında, Maja hem kendi başının çaresine bakmak hem de ailesini ayakta tutmak zorundadır. Zorluklarla ve beklenmedik olaylarla dolu yeni yaşamına alışmak için mücadele eder...

Zamanında birbirlerinin en yakın arkadaşı olan iki anne, yıllar geçtikçe amansız rakiplere dönüşür. Ancak çocuklarının birbirlerine olan tutkulu aşkını öğrendiklerinde, bu durum mahallede adeta bir savaşın fitilini ateşler. Aile bağlarıyla kişisel rekabetin çarpıştığı bu hikâyede, iki kadının hem çocukları hem de geçmişleriyle yüzleşmeleri gerekir.

Arigo, mutlu bir evliliğin ve altı çocuğun neşesiyle, eğitimden yoksun bir adam olarak günlük yaşamını sürdürürken, aniden doğaüstü bir güç tarafından seçildiğini fark etti. Herkesin gözleri önünde, tıp biliminin sınırlarını zorlayan bir cerrah haline geldi. Yüksek öğrenimden yoksun olmasına rağmen, hastaların bedenleriyle birlikte ruhlarını da iyileştiren Arigo, küçük kasabasının ötesinde binlerce insanın umut kaynağı haline geldi. Ancak Arigo'nun iyileştirmeleri, tıp camiasının ve Katolik Kilisesi'nin tepkisini çekti. Ne şöhretin ne de servetin peşinde koşmuştu, sadece içindeki derin sevgi ve merhametle insanları iyileştirmeye çalışıyordu.

Üvey babasının birikimlerini çalarak vahşi bir kaplan satın almasıyla Kelly'nin üniversiteye gitme hayalleri bir anda yıkılır. Fakat asıl kâbus, çıkan bir kasırga sonrası Kelly ve otistik kardeşinin, bu yırtıcı hayvanla birlikte evde mahsur kalmalarıyla başlar. Soluksuz izlenecek bu gerilim dolu hikayede, cesur genç kız ve küçük kardeşi, aç yırtıcının pençesinden kurtulmak ve hayatta kalmak için zekalarını ve kararlılıklarını sonuna kadar kullanmak zorundadır.