Soğuk ve kasvetli bir kış gününde, eskort Claudia Draper, müvekkili Allen Green’i savunmak adına hayatına son verir. Bu trajik olayın medyada büyük bir yankı uyandırmasını önlemek isteyen annesi Rose ve üvey babası Arthur Kirk, kamuoyunda çıkabilecek skandalı bastırmaya çalışırlar. Bu amaçla, Dr. Herbert Morrison’dan Claudia’nın zihinsel dengesinin yerinde olmadığı yönünde bir rapor düzenlemesini talep ederler.Ancak Claudia, bu raporun kabul edilmesi halinde, süresiz olarak bir akıl hastanesine kapatılacağının farkındadır. Bu nedenle, duruşmalar boyunca aklî dengesinin yerinde olduğunu kanıtlamak için kararlılıkla mücadele eder.Dava süreci, savunmayı üstlenen avukatın mahkeme salonunda Claudia’ya fiziksel saldırıda bulunup ardından istifa etmesiyle bambaşka bir boyut kazanır. Ortaya çıkan bu krizle birlikte, hakim kamu avukatı Aaron Levinsky’i görevlendirir. Ancak Levinsky, yoğun iş temposu nedeniyle Claudia ile doğrudan görüşmeyi reddeder. Bu durum, Claudia'nın tepkisine yol açar ve aralarındaki ilişki gerilimle başlar; Claudia, Levinsky’nin iş birliği yapması için sert bir tutum sergiler.Sonunda, mahkeme Claudia’nın yargılanmaya uygun olduğuna hükmeder ve yargı süreci devam ederken, kefaletle mahkeme salonundan ayrılmasına izin verir.

Hikâye, eski bir KGB ajanı olan Viktor Petrovich’in gözünden anlatılıyor. Ronald Reagan henüz Hollywood’da aktörlük kariyerine devam ederken, Sovyetler’in dikkatini çekmeyi başarır ve bu noktadan sonra Petrovich’in yaşamı Reagan’la geri dönüşü olmayan bir şekilde kesişir. Tüm engellere ve zorluklara rağmen, Reagan sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin 40. başkanlık koltuğuna oturmayı başarır.

Üniversite yıllarında içine kapanık ama derin bir dünyaya sahip genç bir adamla tanışan Hana, zamanla ona âşık olur. Aşkları büyür, ilişkileri derinleşir ve sonunda evlenmeye karar verirler. Ancak bu masalsı mutluluğun ardında saklanan büyük bir sır vardır: Hana’nın eşi, “Ookami”, son kurt adamdır.Zamanla çiftin iki çocuğu olur. Kızlarına “Yuki”, oğullarına ise “Ame” adını verirler. Yuki asi ve enerjik bir çocukken, Ame içine kapanık ve sessiz bir yapıya sahiptir. Fakat bir gün, hayatlarının akışını değiştirecek o acı olay yaşanır: Baba bir anda ortadan kaybolur. Ardından onun cansız bedenine ulaşılır ve bu trajedi, aileyi derinden sarsar.Bu büyük kaybın ardından Hana, çocuklarını koruyup büyütebilmek için şehirden uzak, doğayla iç içe, sessiz bir dağ evine taşınmaya karar verir. Yeni yaşamlarına uyum sağlamaya çalışırken huzuru bulurlar, ancak zamanla başka bir zorlukla yüzleşmek zorunda kalırlar: Çocuklarının kim olduğu sorusu. Onlar kurt mu, yoksa insan mı? Bu ikilem, hem Hana'nın hem de çocukların iç dünyasında büyüyen bir çatışmaya dönüşür.Böylesine derin ve duygusal animasyonlar izleyene huzur verir; film sona erdiğinde ise, tıpkı Hana’nın yüzündeki gibi sıcak bir tebessüm bırakır insanın yüzünde. :)

1863 yılına, Amerikan İç Savaşı’nın en çetin dönemlerinden birine, Kuzey Karolina’ya uzanıyoruz. Yedi yaşındaki zeki ve hassas bir kız olan Melody ile genç annesi Sarah, kırsal bir çiftlikte yaşam mücadelesi verirler. Aşk ve acının iç içe geçtiği bu öyküde, savaşın gölgesinde birbirine tutunan anne-kızın umut dolu direnişi gözler önüne seriliyor.

Haydarpaşa gişelerinde çalışmakta olan orta yaşlı Şükran’ın hayatı, oğlu Veysel’in gizemli bir şekilde kaybolmasıyla altüst olur. Fabrikada çalışan genç Veysel’in, babasının geçmişteki politik faaliyetlerinden etkilenmemesi için çabalayan Şükran, oğlunun yokluğuyla büyük bir boşluğa düşer. Tüm kapıları çalsa da ve yardım arasa da sonuç alamaz; umutla başlayan arayışı zamanla çaresizlik dolu bir bekleyişe dönüşür.

1970’li yılların sonlarına damgasını vurmuş olan bu film, içe dönük bir müzisyen ile gazetecilik yapan iki kız kardeşin birlikte çıktıkları yolculuğu merkezine alıyor. Geçmişlerinden kalan karanlık bir olayın izlerini bu yolculuk boyunca gün yüzüne çıkaran kardeşler, hem kendilerini hem de birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı bulurlar.

Biyolojik bağları olmadığını öğrenen Gallo ve Benito, bu sırrın peşine düşerek Meksika’ya doğru bir serüvene atılırlar. Televizyon yapımcısı Gallo, yaşadığı büyük bir kaybın ardından, eski bir sözünü tutmaya karar verir. Yanına oğlu olduğunu sandığı Benito’yu ve aile dostu Diana’yı da alarak yola çıkar. Bu yolculukta geçmişle yüzleşirken, kaybettiklerini yeniden bulur ve hayattaki değerleri yeniden anlamaya başlarlar.

Yedi dalda En İyi Film Oscar adaylığı kazanan “Köstebek”, suç dünyasında sıkışmış sıradan bir adamın dramını çarpıcı bir şekilde işliyor. Al Pacino ve Russell Crowe’un canlandırdığı karakterler, kamu sağlığını tehdit eden büyük bir gerçeği gün yüzüne çıkarırken, büyük şirketlerin çıkarlarını korumak adına nasıl karanlık yollara başvurduğuna tanık oluyoruz. Bu gerilim dolu hikâye, sizi ekrana kilitleyecek.

35 yaşındaki yazar ve profesör Frances, acı verici bir boşanmanın ardından arkadaşlarının önerisiyle Toskana’ya bir geziye çıkar. Orada, harabe hâlindeki Bramasole isimli bir villayı ani bir kararla satın alır. Villayı onarırken aynı zamanda kendi yaralarını da saran Frances, hayatın sürprizlerle dolu olduğunu ve hayallerin en beklenmedik anda gerçekleşebileceğini keşfeder.

Tenis maçlarında topun çizgiye temas ettiği o kritik anlar, hayatın ta kendisini temsil eder. Chris, şansın hep yanında olduğu biri olarak tanınır. En yakın arkadaşı Tom’un kız kardeşi Chloe ile evlenerek büyük bir servetin parçası olmaya hazırlanırken, Tom’un büyüleyici nişanlısıyla tanışması, Chris’in hayatında derin bir sarsıntı yaratır. Giderek saplantıya dönüşen bu tutku, onu zor ve geri dönüşü olmayan bir kararın eşiğine getirir.

Çizgi roman dünyasında tanınan yaratıcı isimler Holden ve Banky, çok sıkı iki dosttur. Ancak Holden, bir gün gönlünü kaptırdığı Alyssa'nın aslında bir lezbiyen olduğunu öğrendiğinde işler karmaşık bir hal alır. Alyssa da tıpkı Holden gibi çizgi romanlarla ilgilenen biridir, fakat geçmişiyle barışamamış Holden için bu ilişki büyük bir sınav olacaktır. Aralarındaki bağ, Holden’ın Alyssa’nın geçmişine takılıp kalması nedeniyle ciddi şekilde sarsılır ve bu durum, Banky ile yıllardır süregelen dostluğunu da tehdit eder hale gelir.Kevin Smith’in View Askew evrenindeki belki de en dokunaklı filmi olan Amy’nin İzinde, izleyiciyi Holden’ın iç dünyasına doğru derin bir yolculuğa çıkarır. Jay ve Silent Bob başta olmak üzere evrendeki tanıdık karakterlerden aldığı tavsiyeler, Holden’ın içsel çatışmasını çözmesine yetmez; çünkü gerçek değişim ancak onun kendi bakış açısını değiştirmeye karar vermesiyle mümkün olacaktır. Soru şudur: Bu farkındalık zamanında mı gelecek, yoksa çok mu geç olacaktır?

Tahir, Feride ve Nizam; suikastçılarla alışılmadık yollarla bağlantı kuran bir teşkilatın hedefi haline gelir ve kendilerini ıssız bir çölün ortasında terk edilmiş bir otobüs durağında bulurlar. Tahir, başarılı bir gazetecidir; Feride öğretmenlik yapmaktadır; Nizam ise gizemli bir geçmişe sahiptir. Üçünü bir araya getiren ise, üzerlerinde kartal amblemi bulunan zarflardaki özel davetiyelerdir. Bu zarflarda onlara ait bir adres ve bu adresle ilişkili sırları ifşa eden bir fotoğraf yer almaktadır. Belirtilen adrese ulaştıklarında, tarikatın sırlarını bildiklerini anlayan üçlü, daveti kabul edip yeni bir hayata adım atmaya zorlanır. Gözlerini açtıklarında kendilerini geniş bir çemberin ortasında, kapana kısılmış bir otobüs durağında bulurlar. Bu gizemli mekânda, geçmişleriyle, bastırılmış korkularıyla ve pişmanlıklarıyla yüzleşmek zorundadırlar. Ve en dehşet verici olan ise, çemberin dışına çıkabilmek için birbirlerini öldürmeleri gerektiğini fark etmeleridir.

Bir ıslahevinde görev yapan idealist öğretmen, öz babasına yeniden kavuşma umuduyla, toplumdan dışlanmış bir grup genci Japonya’daki uluslararası kardan heykel yarışmasına katılmaları için ikna eder. Sorunlu çocuklardan biri olan Jab, yarışma takımı kaptanı olarak seçildiğinde, kendini karizmatik ve zeki öğretmen Kru Chom’un sıkı gözetimi altında bulur. Kar görmemiş bir ülkeden geliyor olmalarına rağmen bu çocuklardan, dünya çapındaki bu yarışmada başarı elde etmeleri beklenir. Bu hedef, başlangıçta imkânsız gibi görünür. Ekip içindeki çatışmalarla, dışlanmayla ve yoğun antrenmanlarla başa çıkmaları gerekir. Çoğunun ailesinden beklediği desteği bulamayan bu gençler, sorunlarının temelinde aile problemleri olduğunu keşfeder. Ancak bu mücadele, onlara ait olduklarını, inanan insanların hâlâ var olduğunu ve belki de en önemlisi, yeniden kendilerine güvenmeyi öğrenebileceklerini gösteren son bir şans olabilir.

Paris’te aşk, her köşe başında size göz kırpar: metroda, kafelerde, barlarda ya da Eyfel Kulesi’nin altında… "Paris, Seni Seviyorum" adlı projede, birçok uluslararası yönetmen, bu büyülü kenti farklı romantik hikâyelerle anlatıyor. Kentin klasik sinema imgelerinden uzak duran bu yönetmenler, günümüz Paris’ini tüm gerçekliğiyle, daha önce pek görülmemiş yönleriyle aktarıyorlar. Sosyal sınıfların, kültürlerin ve kuşakların bir araya geldiği bu filmde, sevinçler, ayrılıklar, beklenmedik karşılaşmalar ve aşkın farklı halleri anlatılıyor. Natalie Portman, Elijah Wood, Juliette Binoche, Steve Buscemi ve daha birçok ünlü isim, bu eşsiz deneyimi yaşamanıza katkıda bulunuyor. Film, adeta bir renkli mozaik gibi sizi Paris’e tekrar âşık edecek.