Polis memurluğu yapan siyahi bir adam, karşılaştığı baskılar sonucu sınırlarını zorlamaya başlar ve korumak için yemin ettiği ayrıcalıklara sahip topluma karşı içinde biriken öfkeyi dışarı vurmaya başlar.

Aile reisi Justin Kemp, önemli bir cinayet davasında jüri üyesi olarak görev yaparken derin bir ahlaki ikilemle karşı karşıya kalır. Olayların derinliklerine indikçe, bu ikilem giderek büyür ve onu daha da zor bir duruma sokar. Davada sunulan deliller ve tanık ifadeleri arasında bocalarken, içgüdüleri ile vicdanı arasında kalmış bir şekilde mücadele eder. Justin, verdiği kararların yanlış bir kişiyi mahkum etme ya da gerçek suçluyu serbest bırakma riskini taşıdığını anlamalıdır. Her geçen gün içinde onu kemiren bu durum, adaletin sağlanmasına dair inancını sorgulamasına neden olur. Film süresince Justin, kendi değerlerini ve ahlaki inanışlarını sorgularken, adalet sistemi içindeki çelişkilere de dikkati çeker. İzleyicilere adalet kavramının ne denli karmaşık olabileceğini düşündüren bu hikaye, doğru ile yanlış arasındaki ince çizgide yürümek zorunda kalan bir adamın içsel mücadelesini etkileyici bir biçimde sunar. Seyirciler, Justin’in bu yolculuğu sayesinde adaletin ne kadar derin ve tartışmalı bir konu olduğunu sorgulama şansı buluyor.

Düşeş, elmas kaçakçılığıyla örülü tehditkâr ve karanlık bir dünyanın içinde, sert mizacıyla öne çıkan işçi sınıfından bir kadının hikâyesini gözler önüne seriyor. Hesaba katılmayan bu karakter, intikam arzusuyla beslenen bir anti-kahramana dönüşerek, şiddet dolu bir hesaplaşma yolculuğuna çıkar.

Aile üyeleri, sevdiklerini koruma içgüdüsüyle hareket ederken, soyguncular arasında da bir iç çatışma başlar. Çetenin lideri, soygunun çok daha büyük bir oyun olduğunun farkındadır ve kendi çıkarlarını güderek, geri adım atmayı reddeder. Bu noktada, film sadece bir suç dramı olmaktan çıkar ve karakterlerin içsel çatışmalarını da işler. Sevdiklerini korumaya çalışan düğün sahipleri, ölüme karşı savaştıkları bu ortamda moral değerleri, sadakatleri ve güven duygularıyla sınanır. Film ilerledikçe, soyguncuların ve kurbanların arasındaki sınır giderek daha da bulanıklaşır. Ne kadar sert bir yaşam sürmüş olursa olsun, her bir karakterin yumuşak bir noktası vardır. "Diamondz R 4Eva", bu noktayı keşfederken, izleyiciyi sık sık ahlaki ikilemlerle yüzleştirir. Aile üyelerinin ve soyguncuların karakter derinlikleriyle zenginleşen hikâye, sadece bir suç filmi olmanın ötesine geçer.

Henüz 30 yaşında olan Maanav, oyunculuk kariyerinin zirvesindeyken kendisini bir cinayet suçlamasına kaptırır ve bu suçlama, peşinde intikam peşinde koşan bir politikacıyla birlikte ülkeden kaçarken kendi hayatını eksantrik bir aksiyon gerilimine dönüştürür.

Gizli bir küresel barışı koruma ajansı için çalışan bir istihbarat görevlisi, bir bilgisayar korsanının en değerli ve tehlikeli silahını çalmasını engellemek için yarışır.

Garip bir polis, suçlu, turist ve genç grubu, istemeden kokain içtikten sonra büyük bir kara ayının cinayet çılgınlığına tutulduğu Georgia ormanında bir araya geliyor.

John F. Kennedy Havaalanı’ndan Manhattan’a gitmek için taksiye binen bir kadın, kendisini taksinin şoförüyle ilişkiler üzerine derin bir sohbetin içerisinde bulur.

5 yaşında bir kız çocuğunun babasının evinden düşmesiyle annesi adalet arayışına çıkar ve ulusal ilgi odağı haline gelir.

Şiddetli bir fırtına sırasında, kaçan iki suçlu kardeş ıssız bir çiftlik evinde sığınak arar. Yerleşik aileyi esir alarak evin kendi karanlık sırlarını barındırdığını keşfederler.

Gizli bir polis, bir suç lordunu bulup öldürmeye gider. Ancak, suç lordunun ticari niyetlerinin iyi olduğunu ve kendi zorlukları olduğunu anladığında, bir sonraki adımını belirlemeli ve suç lordunun hayatını değiştirmesine yardımcı olmalıdır.